30 Aralık 2008 Salı

Kahveler Muhabbet yerleriymiş ..

Kahveler bilindiği gibi osmanlı devleti zamanından beri Türkler için vazgeçilmez muhabbet mekanlarıymış. Zamanın alimleri ve din adamları boş vakitlerinde kahvelere gider oralarda güzel sohbetler ederlermiş ve halkı bilinçlendirirlermiş. Bu düzen tabii ki yıkılmaya başlamış zamanla. Kahve kültürü denen kültür empoze edilmiş nasıl empoze edilmişse artık .. işe yaramaz ( öyle de deyip rencide etmek istemiyorum kimseyi) en azından işi olmayan insanları takıldığı pişpirik oynadığı parasına okeylerin döndüğü batak denen oyunun eksik olmadığı ve kahveden çok çayın tüketildiği o çayın da kaçak çay olduğu bizden olmayan bir ortam olmuş maalesef. Flickr'da dolaşırken bu resmi görünce o dönemler geldi aklıma. Belli bu amcalar o kötü kültürden etkilenmemişe benziyorlar. Muhabbet koyu birbirlerine birşeyler anlatıyorlar.

Kahve resimleri ...






18 Aralık 2008 Perşembe

Kitap Cafe Araştırması


Koyu Kahve/Galatasaray:

Mektup yazmak, kitap okumak, dergi karıştırmak için sakin bir yer. Fonda rahatsız etmeyen uyumlu bir müzik. Sabah erken dışarıda bir masada oturduğunuzda yazlıktaki bir pansiyonun balkonunda oturuyormuş hissine kapılmanız da mümkün.

İstiklal Caddesi'nden biraz uzakta, yarı çıkmaz, araba geçmez, merdivenli iki sokak arasına saklanmış bir 'Brasserie' var. Adı: Koyu Kahve. Galatasaray Lisesi'nin arkasında yer alıyor.

Mekán, yüz yaşından yaşlı eski bir Beyoğlu apartmanı olan, Apelyan Apartmanı'nın giriş katında karşımıza çıkıyor. Kahvenin tam karşısında eski, uzun mu uzun, yüksek mi yüksek bir duvar uzanıyor. Galatasaray Lisesi'nin arka bahçesinin duvarı. Kimi yerleri yeşillikli ve çiçekli, göğe doğru uzanan bir duvar. Mekán üç dar yol ağzında yer alıyor. Kahvenin dışarıya konmuş küçük kare ahşap masalarına oturduğunuzda, beyaz çiçekli iki küçük papatya ağacı karşılıyor sizi. Kahvenin hem İstiklal Caddesi'nin bu kadar yakınında yer alması hem de olabildiğince sakin ve gürültüsüz bir mekán olması önemli özelliklerinden biri.

Çini soba keyfi

Ayak üstü bir şeyler atıştırmanız mümkün olan Koyu Kahve; işletmecisi Deniz Hanım'ın açıklaması ile 'Fransız brasserie' tarzı bir yer. Krep, salata, elmalı pay, vişneli turta... yiyeceklerden bazıları.

Çalınan müzik genellikle caz ağırlıklı. Örnekleri şöyle sayabiliriz: Brooklyn Ensemble, Wax Poetic, Earl Gulck, Vital Force, Dianne Reeves... Gürol Ağırbaş, Yansımalar, Şenol-Filiz-Birol Yaylısı...

Kapının kalın ahşabına gömülmüş, ışığı süzen dört kalın kare cam, girişi süslüyor.

İçeri girer girmez sizi en azından seksen yaşında bir çini soba karşılıyor. Eğer yağmur yağıyor ve de hava serinse 'soba sıcaklığı' ile ısınıyorsunuz. Etrafta hákim renk maun. İçerde 10 adet koyu kahverengi, tahta, kare masa bulunuyor. Bazıları yanyana duvar ve pencere dibine yerleştirilmiş. Duvar kenarlarında ayrıca ahşaptan sedir tipinde oturma yerleri mevcut. Özenle hazırlanmış bu iç dekoru işletmenin sahibi Deniz Obuz'un kardeşi Sema Obuz hazırlamış. Karşılıklı iki duvara, arkadan ışıklandırılmış 'manalı gülümseyip bakan' etkileyici iki kadın yüzü resmedilmiş.

Huzur arayanlara

Çini sobayı seyretmek bile ayrı bir keyif. Sobanın sağında koyu renk bir bez üzerinde çeşitli kumaş cepler yer alıyor. Bu ceplerde İngilizce sanat dergilerinden ülkemizde yayımlanan günlük gazete ve dergilere çeşitli yayınları bulmak mümkün. Sağdaki pencereden rüzgárda kımıldayan ağaçların dallarını seyretmek mümkün. Ağaçlar incir, çam, salkım söğüt, erik. Ayrıca pencere kenarlarında yer alan, bakışımızı süsleyen sardunyaları da unutmamak gerek. Tavan kırmızı tuğlalardan oluşmuş. Tuğlaların aralarındaki demir atkılar da mekána doğal bir eskilik, esrarengiz bir mahzen havası veriyor. Aydınlatma ustaca gizlenmiş, loş bir ışıkla oluşuyor. Siz farkına varmadan ışık sizi içine alıyor. Mektup yazmak, kitap okumak için ideal bir yer. Sabah erken dışarıda bir masada oturduğunuzda yazlıktaki bir pansiyonun balkonunda oturuyormuş hissine kapılmanız da mümkün.

Koyu Kahve, pazarları hariç hergün 09.00 - 22.00 arasında açık. Tel: 0212. 251 77 14. Hayriye Cad. Çapanoğlu Sok. No: 5/2. Çukurcuma. Beyoğlu.

Kaynak : http://webarsiv.hurriyet.com.tr/1999/05/14/116427.asp


18 Kasım 2008 Salı

3 ü 1 arada'ya rakip Tmax


Evet ülker'in yeni ürününden bahsetmek istiyorum biraz T-max..
reklamı her ne kadar itici gelse de deneme ihtiyacı duydum çünkü ben bir sıcak içecek fanatiğiyim.
T max piyasaya 3 ürünle birlikte çıktı.
Şekersiz çay ,
Şekerli çay ve
Şeftali aromalı şekerli çay.
Henüz sadece şeftali aromalısını denediğim ürün pratik ve lezzetli.
benim gibi bir ice tea fanıysanız şayet bu ürünü denemenizi tavsiye ediyorum.
Peki sizce neden ülker böyle bir ürün çıkardı? Neden toz ice tea çıkarmadı da sıcak çay hem de toz . çeri çöpü yok felan diye girdi piyasaya..
Bence ülker Cafe Crown ile Türkiye'nin böyle hazıra konma olayını kavradı ve buna el atmak istedi.
Çünkü daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi Türkiye tam olarak bir 3 ü 1 arada canavarı..
Sıcak içeceklere düşkün bir memleket ve çay vazgeçilmezlerinden.
Biz öğrenci milleti özellikle böyle ürünlere çok harcama yapıyoruz . Sınav dönemlerinde illaki ders çalışırken yanıbaşımızda dumanı tüten bir içecek olmalı ve uyku kaçırmalı. Çay her ne kadar kahve kadar uyku karçırmasa da biraz iş yapıyor.
Benim görüşlerim bunlar yorum vasıtasıyla yazıyı geliştirmek ürün hakkında görüşlerinizi bildirmek size kalmış ..

28 Eylül 2008 Pazar

akbank dusunce klübü

Ayrıcalıklı bir kulübün parçası olmak, Yeni bir çevrede yepyeni deneyimleri paylaşmak, Çalışırken eğlenmek, eğlenirken yaratmak istiyorsan…“Gelecek üzerine düşünüyorum bu yüzden geleceğe dair ayrıcalığım olmalı diyorsan, Harvarda gitmeyi hayal ediyorsan. Akbank Düşünce Kulübüne katılmaya var mısın?
Fikirlerini Paylaş!
Konuş, tartış, öğren, eğlen !Akbank Düşünce Kulübü, bir fikir paylaşım kulübüdür.
Fikir paylaşım kulübü nedir diye soracak olursan… Senin gibi geleceğe yönelik etkileyici fikirleri olan başarılı öğrencileri,
Hem sıkı çalışan hem de eğlenmekten geri durmayan, Sesini duyurmak isteyen gençleri bir araya getiren bir oluşumdur.
Üyeleri ayrıcalıklıdır… Çünkü onlar Türkiyenin en değerli Bankası tarafından biraraya getirilen, profesyonellerin desteği ve yönlendirmesiyle hayata atılanlardır.
Fikir Çatışması Değil Fikir Çalışması
Akbank Düşünce Kulübü üyesi olmak, pek çok etkinliğin içinde olmak demek. Örneğin seni belirli aralıklarla İstanbula davet edeceğiz. Elbette yol masraflarını, kalacağın yeri kısaca her şeyi biz üstleneceğiz. Senin için Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Merkezi moderatörlüğünde özel çalışma grupları, Akbankın üst düzey yöneticileriyle özel toplantılar organize edeceğiz… Sen de; grup arkadaşlarınla ve Türkiyenin en değerli bankası tarafından bir araya getirilen tecrübeli danışmanlarınla birlikte; çeşitli temalar üzerinden kendi senaryolarını üreteceksin. Hem fikirlerini paylaşıp kendini geliştirecek hem de arkadaşlarınla keyifli zaman geçirip çok eğleneceksin.

WWW.AKBANKDUSUNCEKULUBU.COM

20 Haziran 2008 Cuma

Eti ikidebirden süper site


Bu aralar gençler neler yapıyor biliyor musun ???
İşte bilmiyorsan böle saf saf durmana gerek yok . Hemen www.ikidebir.com.tr adresine gireceksin ve gençliğe bağlanacaksın..
Kaç kişi seninle aynı şeyleri yapıyor öğreneceksin. Hatta çok arkadaşını yönlendireceksin ve bir sürü hediye kazanacaksın..

16 Haziran 2008 Pazartesi

27 Mayıs 2008 Salı

22 Mayıs 2008 Perşembe

Türkiye Bir 3 ü 1 arada manyağı çıktı


Nescafe'nin 3'ü 1 aradayı üretirken belki aklından bile geçirmediği gerçekleşti. Pazar o kadar çok gelişti ki türkiye de Nescafe artık 3 ü 1 arada'yı türklerin damak zevkine göre yapıyor.

Acaba biz türkler kahveyi nasıl seviyor muşuz?
-Bol sütlü
-Bol şekerli
-orta derece kahveli...

Şaşırdınız gibi geldi bana.Oysa ki atalarımızdan kalan türk kahvesi gayet içimi sert bir kahve oysaki bizler şu anda bol sütlü ve şekerli kahveyi daha çok seviyor gözüküyoruz.

Bence 3 ü 1 aradanın bu kadar tutmasının nedeni bizlerin gayet tembel bir toplum olduğumuzu ortaya çıkartıyor. Baktığınız zaman bir kahveye 25 kuruş veriyorsunuz ve bir kere de tüketiyorsunuz. Bunu toplu alsak şayet o gramajdaki kahveyi kesinlikle daha ucuza mal edebiliriz. Ama bizler gayet açıkca üşengeçliğimizin kurbanı olarak bizlere sunulan kahveyi değişiklik yapamadan içmek zorunda kalıyoruz.

Bir güzel anektod daha vermek istiyorum nescafe hakkında . Nescafe bildiğiniz gibi Nestle nin yan kuruluşu.. Yıllar önce colombia dan nestleye gelen bir heyet nestle'ye bizde çok kahve var gel bizim kahvelerimizi al sat diyor. Bunun üzerine nestle nescafe markasını ortaya çıkarıyor. Colombia da tesisler kuruyor ve dünyanın ilk hazır kahvesini üretiyor. Hazır kahve ne demek mi? Gayet basıt sıcak suyla karıştır şekerini sütünü ekle iç...

Farkındaysanız büyüklerimiz hala eski geleneklerini sürdüyor ve nescafe içmiyor.(Son nescafe dediğimde aklıma gelen ilk şey hazır kahvede öle markalaşmış ki nescafe nescafe deyince zaten hazır kahve anlaşılıyor ve nescafenin bulduğu bişey olduğu için de onun adı zaten nescafe. insanlar jacobs veya cafe crown alsa da alırken dedikleri şey şurdan 2 nescafe alsana oluyo) Türk kahvesi geleneğini sürdüyorlar.

Bende vakit ve kısmet oldukça türk kahvesi içenlerdenim. Ancak maalesef mi deyim artık ne deyim bilemedim nescafe'yi daha çok tüketiyorum...

Salıcakla bol kahveli günler diliyorum..

20 Mayıs 2008 Salı

First Ice Buz Gibi Lezzet" Buzmanlar Uyarıyor"


Buzmanlar Uyardı bizeden söylemesi bu kadar bu buz gibi lezzeti tatmak sizin elnizde . Bu eğlenceli flyer'ı da size göstermekten onur duyuyorum efenim.. İyi eğlenceler diyorum. Biliyorum kahve yazılarına baya bi ara verdim en yakın zamanda süper kahve yazılarıyla size geri döneceğim..

12 Mart 2008 Çarşamba

Kamp08 kayıtları başladııııııı

Türkiye'nin en büyük pazarlamacıları KOÇ KAMP 08'de bulusuyor!

4 - 7 Nisan tarihleri arasında Koç Üniversitesi'nde gerçekleşecek olan
Kamp'08, Türkiye'de

öğrencilere yönelik en büyük pazarlama eğitimidir. Koç Holding, L'Oréal ve
Fayrouz ana

sponsorluğunda, Koç Üniversitesi Pazarlama Kulübü tarafından düzenlenen
Kamp'08,

katılımcılara "bilgi dolu" 4 gün sunmayı hedefler. Eğitimin amacı
Türkiye'nin dört bir

yanındaki pazarlamaya meraklı gençleri hem birbirleriyle hem de pazarlama

profesyonelleriyle bir araya getirerek üniversite öğrencilerini pazarlama
dünyası ile

tanıştırırken, pazarlama dünyasını da genç yeteneklerle buluşturmaktır.
Türkiye'nin önde

gelen şirketlerinin katildigi Kamp'08'de konusmaci profili pazarlama
direktörleri, satis

direktörleri, grup marka müdürleri, marka müdürleri ve kreatif direktörlerle
agirliklidir.

Koç Holding Aygaz Pazarlama Grup Müdürü - Rıdvan Uçar, Koç Holding Opet
Pazarlama Müdürü- Yalçın Lokmanhekim, Koç Holding Arçelik Reklam ve Marka
Müdürü- Elif Güvenen, L'oréal Türkiye Grup Ürün Sorumlusu- Sinem Saraçer,
EURO RSCG CEO'su- Levent Erden, Eczacıbaşı Grup Ürün Müdürü- Pınar Eren,
Fayrouz International Bölge PazarlamaDirektörü- Arzu Roe, Unilever Gıda
Pazarlama Başkan Yardımcısı- Mustafa Seçkin, Kişilik ve İmaj Danışmanı -
Özlem Çakır, Procter & Gamble Ev ve Kumaş Temizlik Kategorisi Direktör
Yardımcısı- Alpay Alptekin, Nestle Zincir Mağazalar Satış Müdürü - Oben
Akyol, Coca Cola Marka Varlıkları Ürün Müdürü- Levent Soygür, Eğitişim
Kariyer Enstitüsü Eğitmenleri, Danone, Novartis


3 Mart 2008 Pazartesi'den itibaren www.kamp08.com'dan ayrıntılı bilgi
alabilir ve

başvurularınızı 25 Mart'a kadar yapabilirsiniz.Profesyonel bir ekip
tarafından değerlendirilen başvurular

arasından 80 kişi seçilecek ve Kamp'08 eğitimine katılmaya hak kazanacaktır.

10 Mart 2008 Pazartesi

Türk kahvesi püf noktası

Türk kahvesini sanırım herkes köpüklü sever. İşte bildiğim kadarıyla bir sırrı sizinle paylaşacam. Türk kahvesini bildiğimiz gibi yapıyoruz yani kahvesi şekeri suyu karıştırarak kaynatıyoruz. Kahve kaynamaya başladığı vakit içine bir tutam kahve atıyoruz . İşte size köpüğü kaçmayan kahvenin sırrı :)

6 Mart 2008 Perşembe

Kahve Bahane Browni şahane

Kahve bahane diyenlerden misiniz??
Kahveyle en çok çukulatalı yiyeceklerin iyi gittiğini hepimiz biliyoruz. Aslında burdan kahve bahane diye başlamam biraz garip gelmiş olabilir sizlere sonuçta burası bir kahve blogu ve kahveyi ne kadar da çok seviyoruz onu anlatıyorum sizlere ve evet bazen kahveyi bir amaç değilde araç olarak kullandığımız kesindir. Mesela örneklerle açıklayayım sizlere bunları ..
  • Zaman geçmek bilmiyor.Hemen hazır kahve yapan makinalara bir 50 Yeni kuruş atıyoruz ve o zamanımızı kahveyle değerlendiriyoruz. Ama asıl amaç beklemek.
  • Sigara ile kahveyi birlikte kullanan bir çok insan var . Hatta vazgeçilmezi bir çok insanın bu ikili.Burada bazen kahveyi içmeyi sigara içmesine bağlayan insanlara rastlayabiliriz. Zevk için içmezler kahveyi . Kahveyi sadece bir araç olarak sigaranın yanında ne de güzel gidiyo diye içerler. Aman ha sigara sağlığa zararlı siz kahvenizi zevk için için.
  • Kahveyi bir uyku kaçıran olarak kullananlar burdan size sesleniyorum. Evet o bir ton kahve koyduğun içeceği yüzün ekşiyerek içiyorsun biliyorum . Bir gram zevk almıyorsun içtiğin kahveden.Git bir uyarıcı ilaç al kahveyi kötü emellerine alet etme.
Kahve bahane dedik tepem attı işte. Ne yapayım . Şimdi baileys'li bi mocha olsaydı da içseydim zevkine vara vara .

3 Mart 2008 Pazartesi

güzel bir kahve resmi

29 Şubat 2008 Cuma

Etika net(reklamcılık dahisi)


Evet hep kahve ile ilgili konuşuyoruz ya işte size kahveyle alakalı bir garip olay daha!!
Bir şirket reklam kampanyasını kahve üzerine kurmuş bizler de afişini sizlerle paylaşmak istedik.

Şirket ana sayfa (zaten tek sayfa) Etika.net

ARABADA KAHVE VAR !!



Heyyy dikkat etsene araba da kahve var???
Uzun yolların vazgeçilmez içeceği tabii ki kahve..
Sıcak suyu termosumuza alırız ve paket kahvelerimizle şip şak hazır.
Yalnız tehlikesi de şurda araba hareket halinde olduğu için pek sağlıklı değil yolda kahve tüketmek hatta firmalar bunun için bardak termosları üretmeye başladılar .
Uzun yolculuklar için Bardak termosunuzu yanınıza almayı unutmayın..
Bardak termoslar bir çok firma tarafından promosyon olarak dağıtılıyor. Hatta ben de 2 tane var birini garanti'den diğerini de maxihot diye bi firmadan çarpmıştım.Hatta bu termos bardakların bazılarının içinde motoru var ve bir tuş ile karıştırma işlemini kendileri yapıyor.Evet gerçekten çok pratik. Bence hemen kendinize bir termos bardak edinin ve yolda çaysız bilakis KAHVESİZ kalmayın.

Cafe Valente Tarihçesi


CAFE VALENTE TARİHÇESİ

Kolombiya'nın Guinidad Guyanası'nın köklü ailelerinden Valente ailesinin tek varisi olan Alvaro Silva Valente,1871 yılında henüz 27 yaşındayken,ani bir kararla bütün aile mallarını satıp parasını kahve tarlalarına yatırdı.Yaşadığı bölgenin ileri gelenlerinden ve çevresi tarafından sevilip sayılan bir zat olan Valente,deneyimli çiftçi ve işçi tanıdıklarının tercübelerinden de yararlanarak,Guinidad'ın bereketli topraklarının da yardımıyla, kısa sürede yöredeki en iyi ve kaliteli kahve çekirdeleriniüretmeye başladı.Çok geçmeden Valente ismi bütün Latin Amerika'daki kahve üreticileri arasında da saygıyla anılan ve kulaktan kulağa söylenen bir isim haline geldi.Alvaro Silva Valente 1924 yılında 80 yaşında bu dünyadan göçtüğünde,ardında yüzlerce dönüm verimlikahve tarlası,geniş bir aile ve mutlu işçiler bırakmıştı.
Baba Valente'nin vefatının ardındanibaşka büyül oğul Gabriel Alberto olmak üzere bütün varisler işin geçerek bu hatırı sayılır kahve imparatorluğunu daha da büyüttüler.Çocukluk yılarını dedesinin yanında,kahve tarlaları arasında geçirmiş olan ve Alvaro Silva'nın en sevdiği torunu Carlos Mota Valente, 1932 yılında 18 yaşına geldiğinde baba Garbiel Alberto Valente'den izin alarak Amerika Birleşik Devletleri'ne Marketing eğitimi almaya gitti.Altı yıl sonra çok sevdiği memleketine dönen Carlos Mota'nın kafasına aile işleriyle ilgili farklı ve yenilikçi fikirler vardı.İdealist torun Valente, yıllardır ağırbaşlı bir genenekle ve özenle ürettikleri kahveyi kendilerinin pazarlaması hatta bunun bir markaya dönüşmesi gerektiği düşüncesindeydi.Carlos Mota Valente,çok sevdiği dedesinden kalan biricik miras olduğunu düşündüğü Valente isminin önüne cafe kelimesini koyarak markayı oluşturdu.Bununla kalmayıp logo olarak dedesinin resmini ve el yazısını da kullanarak modern ama gelenekçi bir markalaşma yolu izledi.İşte böylece,bir mara olarak CAFE VALENTE doğmuş oldu. Cafe Valente 60'ların ikinci yarısından itibaren günümüze kadar bilinen ve arana bir dünya markası haline geldi.

Kaynak

26 Şubat 2008 Salı

Türk kahvesine hayran bir yabancı

Bir yabancı bakın türk kahvesine hayranlığını nasıl dile getiriyor.
Videonun açıklama bölümünden türk kahvesini starbuckstan daha çok seviyorum yazmış :)
Kahveyi bizim öğrettiğimiz avrupa aslında bu işi çok ileri götürdü. Şu an Türkiye'de bile türk kahvesi tüketimi çok rövaşta değil bunun nedenleri aslında şöyle sıralanabilir.
Türk kahvesi gerçekten emek isteyen bir içecektir.
Kavrulması öğütülmesi
Pişirilmesi
Herkesin yaptığı kahvede içilmez tabii ki. Pirinden içmek gerekir.
Boşuna dememişler bir kahvenin kırk yıl hatırı var. İşte sizi o güzel videoyla baş başa bırakıyorum.

Plastik ve Köpük Bardaklara DİKKAT !!!


CNN türkün verdiği şu habere göre plastik ve köpük bardaklarda gazlı içecekler ve aşırı sıcak içecekler tüketildiğinde kanser etkisi yapıyormuş.
Bu araştırmayı Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Selma Metintaş yapmış.
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Selçuk Aksoy ise bu araştırmaların komplo dan başka birşey olmadığını.İnsanların plastik bardak tüketiminin azaltılması yönünde bir şeyler yapılmaya çalışıldığını ve bundan ülke ekonomisinin zarar görme ihtimalinin olduğunu açıkladı.(bir kısmını kendim de uydurmuş olabilirim.)
Gel gelelim okullarda,cafelerde ve daha bir çok mekanlarda kahvelerimiz bize plastik bardaklarla sunuluyor.Bizler gerçekten tehtid altında mıyız? Bu yönde bir şüphe oluşması bile kafamızda gerçekten çok kötü.
Bu haberden sonra kağıt bardak satışları % kaç artacak onu da çok merak etmekteyim öyle bir bilgi elime geçerse sizlerle paylaşmaktan mesut bahtiyar hatta tahtıravalli bile olurum .

İçmesi Akla Yarar,Kokusu ruha.....


Gerhard J. Rekel
Yazdığı romanda bir kahve hikayesi anlatıyor. :) Kitabın sloganıysa bir çok kahve severin şimdiden sloganı haline geldi." Kokusu ruha yarar içmesi akla"

Kitap yayın evinin açıklamasına göre şöyle özetlenebilir.
"
Gazeteci Agathe Weidinger ile küçük bir kahve dükkanının sahibi olan Hans Brioni, Almanya'da düzenlenen kahve sabotajlarının ardında kim olduğunu bulmaya karar verirler.

İki kahve dükkanı zinciriyle başlayan bu sabotajlar, gittikçe ülke çapında yayılır ve olaylar her geçen gün biraz daha karmaşıklaşır"

Ayrıca kahvenin Avrupa'ya taşınmasında Kanuni Sultan Sülayman döneminden de bahsedilmiş kitapta :)
Meraklılarına duyrulur.

Kahve Sanatı

Kahve Sanatı diye ben buna derim işte..
Coffe Late ve Sanat buyrun sizlerin de gözleri bayram etsin efendim.

24 Şubat 2008 Pazar

This is Shit For starbucks


Evet Starbucks ın kahvelerinin ne kadar lezzetli olduğunu hepimiz biliriz. Fakat starbuks'a karşı çoğu kişide ön yargı vardır. Özellikle bir kahvenin 7 veya 8 ytl gibi bir rakama satılmasıyla dünya rekoru kırıyor starbuks.Çok iyi hatırlıyorum Amerika'da yaşayan bir arkadaşıma starbucks'ı sever misin diye sorduğumda cevabı yalnızda bir kahveye 5 dolar verecek kadar enayi değilim olmuştu.(bakmayın amerikada yaşayan dediğimi aslen amerikalıdır kendisi.)

Sigara ve Kahve


Evet sigara ve kahve biz türklerde midir bilmiyorum ayrılmaz birer eküridir.Sigarasız kahve ve kahvesiz sigara eminim düşünülemez hatta çoğu sigara içmeyen insanlarında tek tük türk kahvesinin yanında sigara içtiklerine bizzat kendim şahit olmuşumdur.

Yakın zamanda kapalı mekanlarda sigaranın yasaklanmasıyla sigara tiryakileri kahvelerini acaba kapının önüne çıkıp da mı içecek yoksa işletmeler ne kadar uyacak bu kurala onu da çok merakla beklemekteyim.

13 Şubat 2008 Çarşamba

Cornetto ile aşka gel (hemde MTV de)



Bilindiği üzere önümüz sevgililer günü ve bir çok marka bu güne özel kampanyalar düzenliyor.Bunlardan biri de Cornetto.

Cornetto bu güne özel olarak bir internet sitesi açmış gerçekten çok da iyi yapmış arkadaşlar . Bu sitede bir şarkı kaydedip şarkınız hiç erimesin diyor sizlere cornetto ayrıca mikrofonla sokaklarda dolaşan cornetto gezginlerinin çektiği videoları en çok arkadaşına gönderen süpriz bir akşam yemeği ardından da akşam eğlencesi kazanıyor bence hemen başlayın ve birinci olma şansınızı yükseltin.. :)

Siteye ulaşım için www.askimlaerirmisin.com ’a tıklamanız yeterli.

işte Kampanya hakkında görseller burada.


26 Ocak 2008 Cumartesi

24 Ocak 2008 Perşembe

Kahve resimleri :)





22 Ocak 2008 Salı

Numenx ve Kafka

N.X ‘e....
O sabah uykusuzlukla olan savaşının ilk zaferini kutlamak üzere uyanmıştı. İşaret parmaklarındaki sararmış tırnaklarına baktı uyanır uyanmaz. Sonra teybin “play” tuşuna basıp gözlerini kapatmıştı. Caz dinleyerek dağılan aklı, uykusuzluğu ve kalbi ortak bir şey istedi ondan. “KAHVE”. Kahve içmenin tadına varmayı henüz öğrenememişti ama ilkel bir dürtü ile kahvesiz kalmanın eksik bir ibadet gibi rahatsız edici olduğunu hissetti. İrkildi...
Yaşamında aslında tek bir kadın ismi vardı. “AURELIA”..Aurélia hem sevdiği kadını, hem tanıdığı ve düşlediği kadınları, efsanelerin ve dinlerin kendine taşıdığı bütün eski kadınları ve tanrıçaları simgeliyordu...Bu ismi bulmasına Nerval yardım edecekti ileride. Kendi savunduğu “sabretme” eylemini öğretecekti bir gün ona bir “düş”...
Dilini tuttuğu sürece her şeyin yolunda gideceğini düşünüyordu. Çelişkileri içinden doğduğu yanlıştan değil, kendini ifade ederken çektiği işkencelerden doğmuştu.
Perdelerini açtı. Sis yoktu. Denizi görüyordu. Duru ve berrak bir güvenle, uykusunu terbiye edişini kutladı gülümseyerek. O sabah aynaya bakmadı ama eve gidince bakacaktı. Aynanın içinden gerçekliğini bulacaktı, elini sokup çıkaracaktı hapsettiği yüzünü aynadan...
“Bugün...Bugün ayrıntı avlamalıyım” dedi. Gittiği yolları ayakları değil farkındasız bir melodi tayin ediyordu. Georgia Voulvi...Bu melodi Georgia Voulvi’nin sesi ile ağıt olmuştu ona. 01:35 ayinlerinde, ayın çehresinde kadınları görüyordu. Yolda yürürken aklına geldi. Dün gece ay tıpkı bir düş gibiydi. O düşün cinsiyeti olmamalıydı. Ama o düşü bir kadına benzetti ve o ayini boşa harcadı.
“Yokuştan aşağı inen şu kadın ne kadar da güzel”dedi kendi kendine. Erimiş rujunla sevişen dudaklarındaki sigarayı yavaşça emiyordu kadın. Saçları, onun en çok sevdiği haylaz rüzgarla, dağılıyordu. Bir sigara yaktı hemen. Gördüğü, duyduğu ve hissettiği her güzelliği sigara ile kutlamak bir adetti onda. Kadın gözden kayboldu. Sigarasını yere attı ve tabanı minik taşlarla dolu lastik botlarınla ezdi sigarayı mozaik taşların üzerinde.
“Bir kahve içmeliyim sonra da Ibsen, Flaubert,Goethe, Tolstoy ve Dostoyevski ile sevişmiş bir sınav kağıdı vermeliyim...Ama önce bir kahve!” en sevdiği dostuydu bunları ona söyleyen. İnceden bir kıskanma duyumsadı ona karşı. Dingince kahvesini içecekti, ağır ve dağınık çantasını kapatıp esrik denemeler yazacaktı dostu...
“Ben kahvesizim” deyiverdi. Evden çıkmadan önce Cohen, Auster ve o histerik Megalomaniac cd’sini dostuna vermek üzere çantasına koyup yola çıktı.
Doğayı izlemek için güzel bir gün.
“Sizin evin oradaki orman da böylesine güzel mi?” diye sormuştu dostuna bir kez. Aklına gelince gülümsedi. Bir tütsü kokusu geldi burnuna. Gelmişti işte! Dostuna baktı ve karşılıklı gülümsediler.
-Düş(ünce) düş(tükçe): bir düşün izleği var mıydı? Düşlere giderken nasıl adım atmalıydı? Kadın neden zalimdi? Üstelik yalan da söylüyordu. En berbatı ise kendisini anladığını düşünüyordu. Bir sigara yaktı. Akıl sağlığı lazımsa ve akıl kıskıvrak zincirlenmişse şu genç bedenin önemi neydi?Saatlerce koşabilirim. Herkesten iyi hem de! Migrenim de yok... -
Genç dostu neler söylüyordu böyle? Dinlemek lazım. O kendine bir teşhis koymuş fakat üzgün. Teşhislerin hep devamı olur diyor. Oysa bu teşhisi ben bulmuştum. Kimseye söylememiştim bunu ama biliyordum.
“Mutluluktan utanma hastalığım” dedi genç dostu. Ne demeliyim ona? Belki bir kahve daha...Müzik/zak...
Bütün bu şarkıları ne zaman dinliyor bu kadın? Onu müzik dinleyip bir şeyler yazarken görmüştü. “Güzel” demişti. İşte bir başka melodi. Sesi titriyor. Bir yalan söylüyor konu uçsun diye. Bir başka müzik...Zikzaklar oluşuyor aklında...
-Tüt(ÜN)sü: “Bana yaşamından bahsetme dostum!” Suskunluk...dostu içerliyor bu söze. “Bir daha sana yaşamımdan bahsetmeyeceğim” diyor. Kadın eline kalemi alıyor. Dostunu yaralayacak kederinden yapılma kelimelerinle. Alacakaranlık her yer. Saat gece 02:16.
YAR(alar)IM:
“ her şey yarım”.. “ Bana aşk yasaklanmalı” “klostrofobin var mı?” “Göz çizdin havaya dumanlarla” “Gidiyorum!” “Ölümünü uzatmak isterdim” “Bırak filmleri!” “Sıkıldın mı?”
“Evet. Ya sen?” “Ben de” “İyi ol.” “Sen de” “Hoşça kal”
“ HEEEYYY BURAYA GEL!TÜTSÜ KOKUNA DAYANAMIYORUM”
“ Sana bir daha yaşamımdan bahsetmeyeceğim.”
“ SUSMA!”
“ Sustum bile...”

kaynak

kafka'nın çok kahve tükettiğini biliyor muydunuz?

kafka çok sağlam bir kahve tüketicisiymiş ve kitaplarındaki karakterlerde en az onun kadar tiryakidir :=)

kahvenin tarihçesi


Kahve çekirdeğinin hayatı, parlak kırmızı kahve meyvesinin içindeki tohum olarak başlar. Kahve bitkisinin toplanabilir meyveler vermesi için yaklaşık beş yıl geçmesi gereklidir; üstelik bir bitki olgunlaştığında en fazla yarım kilo kavrulmuş kahveye denk gelecek kadar meyve verir. Yeşil kahve çekirdeklerini kavrulmaya hazırlamak için doğal yöntem ve yıkama yöntemi adı verilen iki yol kullanılır. Doğal yöntemde, olgunlaşan kahve meyveleri, çekirdekleri çıkarılmadan önce dalında veya yerde kurumaya bırakılır. Yıkama yönteminde ise çekirdekler meyveden hemen ayrılır, bir kazandaki suya daldırılır, ardından geniş düzlüklerde kurumaya bırakılır veya modern aygıtlarla kurutulur.

Yeşil kahve çekirdeklerinin dönüşümü, büyük bir tamburda ısıtılmasıyla başlar. Yüksek sıcaklıkta geçirilen 5 ila 7 dakikadan sonra çekirdeklerdeki suyun büyük bölümü buharlaşır. Çekirdekler sarıya döner ve patlamış mısır gibi kokmaya başlar. Sekizinci dakikadan sonra ilk "patlama" gerçekleşir: Çekirdekler ortadan yarılır ve normal boyunun iki katına çıkar. Çekirdekler bu aşamada açık kahverengi olmuştur. Henüz çok ekşi ve tek bir tat egemendir. Karmaşık kahve tatları henüz gelişmemiştir.

10 ila 11 dakikanın sonunda çekirdeklerin rengi daha koyulaşır ve yüzeyinde bir yağ belirmeye başlar. Kavurmanın bu aşamasında (her kahve için farklıdır ama 11 ila 15 dakika arasındadır) kahvenin tüm tatları olgunlaşmaya ve dengelenmeye başlar. İkinci "patlama" kahvenin hazır olmak üzere olduğunun göstergesidir. Kahvenin soğutma tepsisine alındığı an çok görkemlidir. Hava taze kavrulmuş kahvenin baş döndürücü kokusuyla dolarken patlamaya devam eden çekirdeklerin çıtırtıları, çekirdeklerin tepsiye akışına alkış gibi eşlik eder.
Kahvenin tarihi de lezzeti kadar zengindir ve bin yıldan öncesine dayanır. İlk kahve bitkisinin, Kızıldeniz'in Afrika kıyılarında yetiştiğine inanılır. Kahve çekirdekleri başta içecek olarak değil yiyecek olarak kullanılıyordu. Doğu Afrikalı kabileler kahve meyvelerini öğüttükten sonra hayvansal yağlarla karıştırıp pestil haline getiriyordu. Yuvarlanıp top biçimi verilen bu besinin savaşçılara enerji vermek için kullanıldığı söylenir. Milattan sonra 11. yüzyıl civarında Etiyopyalılar kurutulmuş kahve çekirdeklerini suda mayalandırarak bir tür şarap ürettiler. Aynı zamanda Arap Yarımadası'nda da yetişen kahve, aynı dönemde ilk kez orada sıcak içecek olarak kullanıldı.

Kahvenin uyarıcı etkileri eski zamanlarda bir tür dinsel güç olarak algılanırdı; kahve içeceği de bu doğrultuda mistik bir anlam yüklendi, bir esrar perdesinin ardına çekildi ve rahiplerle, hekimlerle özdeşleştirildi. Bu büyülü çekirdeğin keşfine yönelik iki yaygın efsanenin doğmasına bu nedenle şaşmamak gerek.

Bir efsaneye göre, bir çoban keçilerinin yabani bir bitkinin meyvelerini yedikten sonra yerinde duramaz hale geldiğini görünce meraklanır ve kendisi de bu meyvenin tadına bakar. Uyarıcı etkisiyle kendinden geçen çobanı, çevredeki bazı keşişler keçileriyle dans ederken görürler. Bu etkiyi merak eden keşişler meyveleri kaynatarak suyunu içmeye, böylece bütün gece süren ayinlerinde uyanık kalmayı kolaylaştırmaya başlarlar. İkinci efsaneye göreyse bir Müslüman derviş düşmanları tarafından kentten sürülür ve çöle atılır. Güneş, susuzluk ve açlıktan ölmek üzere olan dervişe gaipten gelen bir ses yakınındaki bitkinin meyvelerini yemesini söyler. Elindeki son suyla kahve çekirdeklerini ıslatan derviş bunları çiğnemeyi başaramayınca ıslattığı suyu içer. Bir anda gelen kudreti Tanrı'nın bir işareti olarak yorumlar ve her şeye rağmen kentine dönerek inancını yaymayı sürdürür.

Kahve yetiştiriciliği on beşinci yüzyılda başladı ve Arabistan'ın Yemen bölgesi uzun süre dünyanın en önemli kahve üreticisi oldu. Yakın Doğu'da kahveye talep çok yüksekti. Yemen'in Mocha limanından Kahire ve İstanbul'a doğru yola çıkan kahve gemileri çok iyi korunurdu. Hatta doğurgan kahve bitkilerinin ülkeden çıkarılmasına izin verilmezdi. Ancak bu kısıtlamaya rağmen dünyanın çeşitli yerlerinden bu yöreye gelen kişiler bu bitkiyi kendi ülkelerine götürdüler ve kahve Hindistan'da da yetişmeye başladı.

Bu sırada kahve, Arap tüccarların Baharat Yolu ile getirdikleri parfümlerin, çayların, kumaşların ve boyaların el değiştirdiği Venedik kenti aracılığıyla Avrupa'da da tanındı. İçeceğin halkça tutulması, sokakta limonata satanların, soğuk içeceğe alternatif olarak kahve bulundurmalarıyla mümkün oldu. Birçok Avrupalı tüccar uzun deniz yolculuklarında kahve içmeye alıştı ve bu içeceği kendi ülkesine tanıttı.

On yedinci yüzyılın ortalarında dünyanın deniz ticaretine egemen olan Hollandalılar, sömürgeleri olan Endonezya'nın Java, Sumatra, Sulawesi ve Bali adalarında büyük ölçekli kahve yetiştiriciliğine başladılar. Kahvenin Latin Amerika'yla tanışması ise bundan bir süre sonra Fransızların Martinik'e bir kahve tesisi getirmesiyle mümkün oldu. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında Güneydoğu Asya'nın kahve tarlalarını kasıp kavuran bir hastalık buradaki kahvenin sonunu getirince, Brezilya dünyanın en büyük kahve üreticisi konumuna yükseldi. Bu konumunu bugün de gururla elinde bulundurmaktadır
kaynak

11 Ocak 2008 Cuma

wikipedia'da nescafe

Nescafé, Dünya'da hazır kahveyi ilk olarak piyasaya süren kuruluştur.

Şu an dünyanın hemen her yerinde farklı çeşitleriyle tanınmakta ve içilmektedir. Aynı zamanda kahveye zamanla birçok yeni tat ekleyerek kahve piyasasında çeşitli yenilikler yapmıştır. Son olarak şeker, krema ve kahveyi hazır olarak birlikte sunan ilk markadır.

kaynak

nescafe 3 ü bir arada ile sende kazan

nescafenin başlatmış olduğu yarışmaya katıl sen de kazan.Yarışmada çekiliş yok en çok şifre gönderen kazanıyor. kampanya 6 ağustos-30 eylül arasında olup şifreyi turkcell 3001 e veya buraya gönderebilirsiniz.
herkese bol şanslar.